Anlamak
Hiç kimse başka birini anlamaz. O yüzden onun yerine düşünme, onu anlamaya çalışma.
Bataklık
Merakıma yenilip bir hata yapmaktan korkuyordum. Bataklıkta zor günler geçirmeme rağmen durumdan şikayetçi değildim. Daha doğrusu buradan kurtulmak için bir çabam yoktu. Sadece yerimde durup bıdı bıdı konuşup her şeyi eleştiriyordum. Tek yaptığım buydu, birilerini eleştirmek: suyu, çamuru, ağacı, kurbağayı... Oysa ki onlar benim dostum olmalıydı. Beni burada unutanları hatırlayıp onlara sitem etmek doğru değildi, eleştirilmesi gereken tek kişi, tek varlık bendim. Çünkü beni ortadan kaldırmak sorunun mutlak çözümü olacaktı. Demek ki sorunun varlığı bizzat benim varlığımla alakalı. Dürüst olmak gerekirse ben çok fazla şahit olmadım, birlikte yaşadığımız yıllarda şikayet etmek ya da birilerini karalamanın birine bir fayda getirdiğine. Tuhaf olan şey, çok fazla şikayet etmeyen ve olaylarda suçlu bulmak yerine "Nerede, ne yapsam bu durum düzelir?" diyen insanlarda gördüm mutluluğu ya da mutluluğun ne olduğunu. Sanırım asıl sorunumuz ne istediğimizi tam bilmemek yani değer verdiğimiz şeyi bilebilsek ya da isteğimizin ne olduğunu tam olarak anlayabilsek bu kadar sorun yaşamazdık. Fakat gerçek şu ki; aç gözlülüğün bize bir şey katmayacağını aksine elimizdekinden de olacağımızı bilsek eminim yine böyle davranırdık. Evet tuhaf ama yine böyle davranırdık çünkü biz bildiklerimizden çok fazla ders almayız bunu da geçtim yaşadıklarımızdan dahi çok fazla ders almıyoruz. Hata yapmak bir erdem oldu, o kadar yanlış davranıyoruz ki hatalarda ısrar etmenin yanlış olduğunu dahi bilmiyoruz. İşin en kötüsü bilmediğimizi de bilmiyoruz. Sadece ahkam kesip -tıpkı benim gibi- kendimizde ki eksikliği gidermek yerine başkalarında eksiklikleri yüzlerine vurmayı biliriz, karalamayı biliriz. Oysaki en etkin öğretme biçimi uygulamadır, kendimizi düzeltsek dünyayı, evreni, her şeyi düzeltiriz.
Budak
Beni eleştirin ki buradaki sayfa yerine yenisini koyabileceğiniz düzenler olsun.
Bir ağaç gibi dallanıp budaklansın ve sonucu birlikte görelim.
Duygu Karmaşası
Öfke ile kalkan zarar ile oturur demişler. Ne bileyim artık hissetmiyorum ya da aşırı hissediyorum ve artık yeter diyorum. Duyguları aşırı yaşıyorum. Belki evet öyle olabilirim ama uçlarda yaşamak istemez miydim? Sen de hep öyle isterdin: o olsun, bu olsun; şöyle olsun, böyle olsun... Her şeyi kazandığında ne çabuk değersizleşti. Zamanla sıkıldın, hani neden böyle yapar insanlar bilmem! Çünkü zaman sonra keşkeler… Ben keşke değilim pişmanlık da istemiyorum, iyi anımda olun başkaları kötü olduğunda değil.
Sizi eğriniz ile doğrunuz ile kabul ediyorsam neden böyle yapıyorsunuz? Bizi bizden alan duygular olur. Gerçekten artık hissetmiyorum. Hissetmek nedir, bilmiyorum. İstediğim tek şey hissetmek. Değersizlik hissini değil, istemediğim tek duygu buydu neden bunu bana yaşatıyorsun? Karşılıksız seven bir insan yok mu? Zorla sevebilecek, zaman sonra değil. Şimdi evet seviyorum. Bir şey istemiyorum diyebilecek biri yok mu?
"Ah keşke!" demeyeceğim ya da bu keşkelere sizleri koyacak değilim. Anlık tatmin olmanız için asla. Hayır öfkem var, ben de insanım melek değilim. Bazen kızarım, kırarım biliyorum, bilerek yapmıyorum. Yapmak zorunda olduğum için yapıyorum. Sözü dolaylı ya da kendinizi haklı çıkarmaya çalışmayın. Haklı kim ise görün ve buna göre hareket edin. (Öyle saçmaca aa falan olmayın.) Bu sizi daha kötü bir duruma sokabilir. Yazmak içini dökmek, başkalarına ders vermek, yararlı olmak ya da sadece anlatmak değildir. Yazmak içindeki heyelana set çekmek ya da yıkılacak apartmanı kontrol altına alarak yıkmaktır.
Dur diyememek ya da bir kere özür beklemek, gerçekten ne oldu diye merak edilmek falan zor mu? Gurur kötü mü bilmem ama sevgiliye gururlu olunmaz. Olmamalı! Olursan sevgili değildir. O olsa olsa sevdiğini düşündüğün veya söylediğin ama asla hissetmediğin şeyden başka bir şey değildir.
Eşsiz Ahenk
Bileğim yontulmamış bir odun gibiydi, kalemi ahenkle değil özgür bir at gibi düzlüklerde şaha kalkardı;
düzene sokmak, ehlileştirmek için yormak gerekti.
Ya özgürlük ne olacaktı? Eşsiz ahenk ile çizilen o mihenk üstündeki nakışlar ya da duygular...
Takdir etmek önemliydi fakat takdir edilmese de mühim olan, doğru olduğunu görmek değil mi? Sonuçta takdir devam et bu işte demekti. Azıcık da egona, öz benliği öne atmaktan başka ne işe yarar ki…
İki Düşünce
Sahip olmak için tek gözünü, yok etmek için iki gözünü kapat.
Bunların hepsi aslında bir yansımadır yani sadece bizim görüntüye verdiğimiz değerdir. Oysa her şeyin bir anlamı olmak zorunda değil. Her şeye sahip olmak ya da her şeyi yok etmek zorunda değiliz. Varlık denilen olgu bu kadar basit olmamalı, bizim elimizde olmamalı. Her an bir şey götürüyorken, her şeyin iki elimizde olduğunu düşünmek ne kadar pervasız ve ahmakça. Evet size söylüyorum kulak verin bu dediklerime. Dünya bizim, senin veya onun etrafında dönmüyor. Sadece muhteşem yapının birer parçasıyız. Bazen çok mahiyete sahip bir parçası, bazense mahiyeti yıllar sonra anlaşılacak bir fazlalık gibi görünen bir parça. Unutma vazgeçilmezsin. Ama diğer parçalar olmadan sen bir hiçsin sen olmadan da diğer parçalar. Ya bu yapının düzen içinde ki önemli bir parçası olacaksın ya da harabenin içinde moloz yığınındaki bir demir veya bir tuğla parçası.
Gidenin de Kalanın da Gönlü Hoş
Gidenin de kalanın da gönlü hoş olmalı. Giden, geri dönüp tekrar tekrar bakmamalı, onu da mutlu etmek içsel huzurumuz için gereklidir.
Güzel Son
Güzel bir son, en iyi başlangıçlar kadar etkilidir.
Hayattaki küçük adımlar
Hayatımızı oluşturan etkenlerin büyük ve temel taşlarını gözümüzde sanırım çok büyütüyor, aslında küçük etkenler ve basit yapı taşlarından oluştuğunu bilmiyoruz. Bizler bütünü ve her şeyi gözümüzde büyütmeyi severiz. Aslında bizleri, o basit yapıtaşları ve küçük etkenler var kılar. Son yıllarda atom en küçük yapı birimi olarak adlandırılıyordu. Bu yapı birimi çok basit olarak adlandırılmasına rağmen birileri çıkıp atomun daha küçük yapı taşlarını ya da aslını öğrenmek istedi ve bu yapıyı oluşturan daha küçük yapıların muhteşem enerjisini ortaya çıkardı. İnsanı bir atom olarak adlandırabilir isek basit bir yapıdır. Dünya üzerinde ancak ne zaman daha basit basamakları düşündüğümüz zaman işte o zaman gerçekte neler yapabileceğimizi görebiliriz.
Küçük Etki
Beni eleştirmeyin, gördüklerimin ve yaşadıklarımın beni bu yöne sürüklediği anlayın. Hesaplayamayacağınız ihtimalleri gördüm ve hissettim, bir günde dönüşmedim ben buna ve bir günde de değişemem. Belki de değişebilirim. Büyük sözler söyleyip küçük duruma düşmektense. Küçük sözler ile büyük başarılar elde etmeliyiz.
Nuh'un Gemisi
Sınav basitti aslında: gemiye binenin yeni bir şansı olacaktı binmeyenin ise kudretli ya da güçlü olmasının bir önemi olmayacaktı, boğulup gidecekti.
Önceliklerimiz olmalı
Önceliklerimiz olmalı, her zaman ayrıcalıklı biri olur. Ya da bir şeyler de önceliğimiz olur. Yani insan bir şeyleri ister ve alır ve yok olur ve ve ve... İnsanının istekleri genel olarak ya da çoğunlukla bitmez ve bu isteklerde, isteklere ulaşabilmesi için sonuca ya da isteğe odaklanması şarttır. Bir şeyi istenebilir ya da bir çok şey ancak dikkat edilmesi gereken, aynı anda iki iş bir arada olmaz yani öncelik biri olmalı sonra diğeri.
Fakat bazen ikisinden birini seçmek zorunda kalırız. Çünkü birini seçmemiz diğerine engel teşkil eder, seçimlerimizde her zaman buna dikkat etmemiz gerek. Çünkü “Her seçim bir kayıptır aynı zamanda.”
Sıkılmaktan Kurtul
Sıkılmaktan kurtul. Yalnız kal. İşini yap. Oturduğun yerde uzun süre var olabilirsin.
Daha başarılı olmak istiyorsan bunu denemelisin. Belki ilk başlarda zor olacak. Saatlerce saçma uğraşlar içinde kalabilen birisi neden bunu yapmasın. Eğer zor geliyorsa araya diğer güzel alışkanlıkları serpiştir. Spor, kitap, yoga gibi new rules seni kurtaracak. Yoksa dışarıdan beklediğin o sihirli değnek, tam olarak içinde, farketmezsen asla ilerleyemeyeceksin.
Eğer aynı döngüyü yaşıyorsan demek ki yeterince ders almamışsın demektir. Bu dersi öğrenene kadar aynı döngüyü yaşamak zorunda olduğunu unutma sakın. Haykırmak gerekli rahatalamak için. Bunun yöntemi kişiden kişiye değişir. Kimi basit bir konserde kimi bir müzik aletinde kimi okuduğu bir kitap ile konuşurken. Kimi her şeyi (kendi dahil) arkasında bırakıp dışarıdan bakarken.
Yapılacak onca iş varken insan nasıl olur da sıkılır, değil mi? O işleri düzgün yerine getirmezse, yaptıklarından tatmin olmazsa nasıl sıkılmaktan kurtulmasını bekleyebilirsin.
Fikri olmayanın zikri, şikayeti olmasın.
Son Dönemeç
Artık bir kaçış yoktu, son dönemece girmiştik. Durmak ya da ilerlemek fark etmezdi sonuç her an sona yaklaşıyor olmamızdı.
Süt Tadında
İnsan farklı bir varlık, fazlası ile farklı bir varlık. Herkes farklılıkları ve zıtlıkları bir arada ister, bu konuda hiç büyüme göstermez hep çocuk kalır. Yani inek sütü ister, ulaştığında hedefi büyür kuş sütüne kadar gider. Ve son olarak da bunları birleştirmek ister. Eğer tüm döngü normal olarak işler ve sonuca ulaşır ise bunları ayırmak ister. Ve ayıramaz, genel olarak istekleri ve dilekleri gerçekleşmediği için hüzün duyar. İnsanlara, dünyaya son olarak da kendine küser ve sonsuza dek mutsuz olur. Kimisi ise zor olsa da kuş sütü ile inek sütünü dahi ayırır, tüm isteklerini gerçekleştirir. Bu durum ise daha kötü biter. Tüm istekleri bitmiş olan o insan, son istek olarak bilinmeyeni ve hiç tatmadığı ölüm duygusunu tatmak ister. Son durum ise en karmaşık olan başlangıçta takılanlardır. İnek sütü ister, ulaşamaz, bütün ömrü boyunca inek sütünü hayal eder, tadını merak eder. Fakat en başında takıldığı bu denklemin aslında sonsuz döngüde olduğunu bilmez ve en mutlu olan da diğerlerine nazaran bu insandır. Sahip olduğu neredeyse hiç bir şeyi yoktur kaybedecek bir şeyi tabi. Gece gözlerinde tek bir hayali vardır ve bu hayal ile uykunun en uzak ve en güzel hülyalarında bulur kendini. Birinci durumdaki kişininse diğerlerinin imrendiği, ancak her gece kaybetme korkusu olan gerçeği ile uyku girmez gözüne. En küçük bir uykuya daldığında bile kabuslar ile kan ter içinde uykusu sona erer. Ve en kötüsü, her isteğine sahip olandır. Artık her şey ona yapay gelir. Hiç bir tat mutlu etmez, hiç bir şeyin tadı olmaz. Daha kötüsü ise kaybetme korkusu dahi yok olmuştur, kısaca bütün duyguları körelmiştir. Tek isteği en başa geri dönmektir. Hatta bunu dahi istediğinden emin değildir. Yaşamadığı son şeyi denemek ve bilinmeyen denklemi çözmek isteyecektir. Bilinmeyen bir diyarda bilmediği bir tadı, ilk ve son kez öğrenecekti. Korku, şüphe, merak duymadan sadece sonu isteyecekti, son kez ve sonsuza kadar uyuyacaktı...
Şifa Zıtlıktadır
Bazı şeylerin şifası zıtlıkta bulunur. Mesela gözlerin şifası veya iyi görebilmesi için karanlık şarttır. Fakat kimisi yıllar boyunca karanlıkta kalsa dahi bir ışık belirtisi bile algılayamaz.
Unutmuşum
Güzel bir söz duydum, durdum düşündüm. Sonra bunu paylaşayım dedim, unutmuştum.
Ün
Eğer bir ününüz yoksa sözlerinizin de değeri ve ünü yoktur. Amaçtan uzak
Yanlış
Yanlışlarımız neden tüm doğrularımızı silebilsin ki?
Yara İzi
Herkesin bir yarası vardır ve kimse göstermek istemez bu yarayı, bir o kadar da yaralarına merhem arar ve herkesten deva umar. İnsan farklı bir varlık. Zıtlıkları bir arada ister bu konuda hiç büyüme göstermeden hep çocuk kalır.
Yargılamak
İnsanları yargılamayı bırakın, davranışları altında her zaman bir maksat ve niyet aramayın sadece olayı yaşayın ve güzel olduğunu düşünün. Eğer aksi olursa sadece bir suçluya inandığınız için üzülürsünüz. Fakat tam tersini yapar ve baştan yargılarsanız, yani kötü olduğunu düşünüyorsanız ve iyi biri ise siz kaybedersiniz. Asıl problem, suçsuz birini hapse atmak mı kötüdür yoksa suçlu birinin özgürce gezmesi mi?
Zaman
Zaman çok hızlı geçiyor, insan kırılıyor, korkuyor ve kaybediyor. Zaman aslında bizim en büyük düşmanımız, her şeyimizi anbean kaybediyoruz. Aslında kazanmak için harcadığımız çabamızın da kaybetmeye yaklaştırdığının farkında değiliz ve daha da önemlisi zamanı durdurmaya çalışmak (tabi çaba da kaybetmeye daha çok yaklaştırır) kaybedeceklerimizin de miktarını artırıyordu. En acısı zaman ise geçtikçe bağımlılıklarımızda artıyor ve sonunda büyük bir yıkım bırakıyordu.
Photography
Web Design
Photoshop
Düşünmek ve eyleme geçmek.
I'd love your feedback!
Swing by for a cup of , or leave me a note: